Bir tarafta 16 Nisan referandumu ile demokratik parlamenter rejimi yıkarak “tek adam” kampanyasını yürüten AKP + MHP ittifakı, diğer tarafta “tek adam” rejimi olacak
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı “hayır” kampanyasını yürüten CHP + İYİ Parti + Saadet + DYP ittifakı.
Cumhurbaşkanı seçimi değil 16 Nisan rövanşıdır. İşte bu iki ittifak 3 Kasım 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda da ikinci turunda da karşı karşıya gelecekler.
MHP’nin AKP’ye teslim olan yapısı ile Mart 2019’da yapılacak yerel seçim ile Kasım 2019’da yapılacak ikili Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ittifak içinde olacağı kesinleşti.
Hatta az bile yazdım ki AKP ve MHP belki de yapacakları Genel Kurul ile “birleşme kararı” alacaklar.
Çünkü bu ayrılık hem suni, hem de demokrasiye aykırı bir tablo oluşturuyor. Muhalefet partisi MHP iktidar partisi AKP’yi bırakın desteklemeye sözcüsü ve savunucusu durumuna geçti.
Neden bu ayrılık var ki?
İki sağ partiyi birleştirin, kapatın MHP’yi birleşin AKP çatısı altında.
Böylece 2019’un üç seçimine de tek parti olarak katılır başarıdan başarıya (!) koşarsınız.
AKP + MHP ittifakı yerine birleşmiş AKMHP Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini kazanmak için önemli bir ittifak sağlamış olur.
Gelelim karşı ittifaka.
CHP + İYİ Parti + Saadet + DYP’nin amacı aslında Cumhurbaşkanı seçmek değil.
Bu ittifakın gerçek amacı, “tek adam” rejimi olan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı verilerek 16 Nisan’da kamuoyunu aldatan bu sistemi değiştirmektir.
Partili Cumhurbaşkanının 16 Nisan sonrası Türkiye’yi zora sokacak kararlara nasıl imza attığını OHAL çerçevesinde çıkarılan KHK’lar sonucunda gördü Türk halkı.
Cumhurbaşkanının kim olacağı önemli değildir bu ittifak için.
Bu ittifakın amacı Erdoğan’ı tekrar Cumhurbaşkanı seçtirmeyerek AKP’nin 15 yıllık iktidarını son vermektir.
Bu ittifakın nihai amacı da işte bu “tek adam” rejimini yıkarak demokratik parlamenter rejimi tekrar kurmaktır.
16 Nisan referandumunun sonucunu halkın verdiği gerçek oylar değil maalesef mühürsüz oy pusulalarını kanununa aykırı şekilde, hatta kanunu çiğneyerek “geçerli” sayan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) belirledi.
2019 yılında yapılacak 3 seçim varken Yüksek Seçim Kurulunun yapısı da kanunu da tartışmalı olmaya devam ediyor.
Demokrasinin vazgeçilemez en önemli unsuru olan seçimlerin güvenliği YSK’nın olduğu kadar Anayasa mahkemesinin de ilçe ve il seçim kurulunun hukukçu başkanlarının da asli görevidir.
Partilerin eşit koşullarda, anayasa ve yasalarda yer alan hükümler doğrultusunda yarışmalarını sağlamak hukuken olduğu kadar hakimler açısından ayni zamanda vicdani sorumluluktur.