Gürsel Tekin AKP’deki istifaları yorumladı
Siyasetin deneyimli isimlerinden birisi de CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’dir. Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in gençlik kollarından yetişen ve 35 yıldır aktif siyasetin içinde çeşitli makamlarda görev yaptı.
Gürsel’i Meclis’teki odasında ziyaret ederek AKP bünyesinde yaşanan istifaları nasıl değerlendirdiğine yönelik sorular yönelttim.
AKP’li belde, ilçe, İl teşkilat Başkanları ile ayni seviyedeki Belediye Başkanlarının görevden azil edilmelerini ya da istifaya zorlanmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TEKİN: Sarayın ve AKP’nin izlediği politikalar tıkanmıştı. Ekonomik kriz, dış politikanın iflası, parti yöneticilerindeki zengin olma, rant sevdası ve ihale kavgaları, meseleyi çok bile geciktirdi. Uzun süredir yaşanan bu kriz, 15 Temmuz darbesinin ardında ancak bu kadar saklanabilirdi.
Bilindiği üzere ilk ciddi olay, Sayın Davutoğlu’nun saray darbesi ile başbakanlıktan gitmesi ile oldu. Halkına hesap vermeden bir saray darbesi ile istifa etmek zorunda kaldı. Onun yerine gelen ve azledilmiş bir Başbakan koltuğunda oturan Sayın Yıldırım’ın en önemli temennisi ise, “OHAL ‘in 2017’de bitecek” olmasıydı. Ancak, Erdoğan’ın yaptığı “İstersek uzatırız” çıkışıyla, Binali Beyde görüntüden ibaret bir makam haline getirildi.
Geldiğimiz noktada, İstifalarla ilgili hiçbir ciddi gerekçe açıklanmıyor. Millet iradesinin gereği olan “seçimle gelenin seçimle gideceğini” unutmuşa benziyorlar…
Burada istifaya zorlanan kişiler, AKP’nin il ya da ilçe başkanları değil… Milyonlarca seçmenin oyu ile seçilmiş belediye başkanlarından bahsediyoruz. Eğer bu başkanlar usulsüzlüklere bulaşmışlarsa, görevlerini kötüye kullanmışlarsa neden soruşturma açılmıyor, hukuki süreçler neden işletilmiyor? Cevap alamıyoruz. Bu cevabı alamadığımız sürece de, Genel Başkanımızın dediği gibi “istifa eden belediye başkanları yakalarında iki rozet taşımaya devam edecekler, biri Bylock diğeri yolsuzluk”
SORU: Bu kararları AKP’nin MKYK’sı mı, yoksa Genel Başkanı Erdoğan mı veriyor?
TEKİN: Ben size soruyorum, Başbakanın olmadığı bir ülkede MYK olur mu? Elbette kararları tek başına Sayın Erdoğan alıyor.
AKP’nin referandum döneminde yaptığı kampanya hala hatırımızda , “tek parti tek adam rejimine” geçilmezse, istikrarsızlık içinde, terörün kıskacına düşmüş bir ülkede yaşarız” diyorlardı. Sonuç ortada… Terör de devam ediyor, istikrarsızlık da devam ediyor.
Tek adam rejimine geçmeye çalışırken bile yaşananlar ortada. Dolayısıyla bugün Erdoğan’ın eline daha çok yetki vermek; Meclisin, yargının denetiminin ortadan kaldırmak, belediye başkanlarını istifaya zorlamak, 15 yıllık gayretin eseridir! Bu hukuksuzluğun kanunlaştırılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Görevden ayrılan muhalefet partilerinin belediye Başkanlarının yerlerine Kayyum atanırken, AKP’lilerin yerine yine AKP’liler atanıyor. Nasıl yorumluyorsunuz?
TEKİN: AKP’de yaşanan istifalar için “dava için görev değişimi “ diyorlar. Dava filan kalmadı. Neyin davası? Menfaat, çıkar davası derseniz katılırım.
AKP’yi yöneten anlayışın en temel özelliği; kriz yarat, sindir ve korkut yöntemidir. Kendisine muhalefet eden kesime yönelik yapılanlar ortadadır.
Sindirme ve korkutma yöntemini kendi örgütüne, yöneticisine, bürokratına karşı da uygulamaya başladılar. Kendi yönetimine baskı uygulayan bir anlayışın, muhalif parti belediyelerine kayyım atamasına doğrusu hiç şaşırmıyorum.
Şu an öyle bir süreçten geçiyoruz ki, bırakın milletvekillerini, MYK üyeleri, bakanların bile hiçbir insiyatif kullanma yetkileri yok. Tek kişilik bir yasama, tek kişilik bir yürütme ve tek kişilik bir yargı var ülkemizde…
Milletvekillerinin neredeyse tamamına yakını, hiçbir liyakate tabii tutulmadan kendilerine itaat edecek adamlar arasından seçildi. En üst düzey darbeci olmakla suçlanan bir kişinin yakını, sarayda danışman yapılmadı mı? Bu nasıl siyaset? Bu nasıl hukuk? Sormakta gerçekte haklısınız…
Seçimle gelen seçimle gitsin ama görevlerinden alınma gerekçeleri FETÖ ve yolsuzluk olduğuna göre ki bizzat Erdoğan tarafından böyle tanımlandı. Savcıların direk harekete geçmesi gerekmez mi?
TEKİN: Sayın Erdoğan yakın çevresine “belediye başkanlarından yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanmış kim varsa kurtulmalıyız” diyerek, aslında istifaların gerekçelerini bir nevi açıklamış oluyor. Ama saraydan korkan savcılar da bu durumu parti içi bir mesele gibi görüyor olmalı ki, uzaktan izliyorlar…
İstifa etmeleri hiçbir gerçeği kapatmaya yetmeyecektir. “Görevinden ayrıl yoksa seni görevden alırım” demek suçu ve suçluyu gizlemektir. Bu belediye başkanları, Evet-Hayır referandumunda evet çıksın diye kamunun tüm olanaklarını kullanmış kişiler değil miydi?
İhtiyaç olmadıkları, metal yorgunu oldukları, seçim bitince mi akıllara geldi?
Geldiğimiz bu noktada, istifa eden arkadaşlar dünyanın en zor durumu ile karşı karşıya kaldı, savunma hakkı ellerinden alındı. Onlarında yargılanmaları, aklanmaları gerekmekteydi. Ona dahi fırsat vermediniz. Dava adamıysan bırak dediğiniz kişilerin omuzlarında ömür boyu taşıyacakları yük bıraktınız.
Buradan hükümete çağrı yapıyorum; Savcıların elinde istifa eden belediye başkanları hakkında yeteri kadar bilgi ve belge bulunmaktadır. Savcılara engel olmayın ve önünü açın. Arkadaşlarınızın hesap vermesini sağlayarak, bu ülkeye ve hukuka karşı sorumluğunuzu yerine getirin.