Şengül Hablemitoğlu yazdı: SENSİZ 13 YIL GEÇTİ
Canım Necip, sana böyle seslenirken, hiç tuhaf hissetmedim, sen gittiğinden beri ben seninle böyle konuşup duruyorum içimden. İnsanın yaşamını değiştiren anların önceden tahmin edilememesi iyi midir kötü müdür hala bilmiyorum.
Kızlarımız ve benim için dünyanın ikiye bölündüğü o gün öyle sıradandı ki. Eminim senin için de öyleydi. Ne fırtına öncesi sessizlik, ne sevinç ne de bir iç sıkıntısı her günkü gibi bir gündü işte. Ve sen birden gidiverdin, üstelik hiç istemeden…
Sana yazacaklarımı düşünürken; içimden olmaz, yetmez, bitmez, buraya sığmaz dedim durdum. Gerçekten de bu kadar çok mu sana anlatacaklarım? Değil aslında… Çünkü her sabah konuşuyorum seninle bıkmadan usanmadan, söylemediğim ne kaldı ki… Belki beni dinlemekten bıkmışsındır bile. Seni duyamıyorum ya da sen de beni duymuyorsun aslında. Bunların hiç birinin önemi yok ki… Zaten sen de yoksun.
İlk zamanlarda her gün derin bir sızı ve hüzünle uyanırdım, şimdi öyle değil. Galiba artık kabullendim yokluğunu. Bunun için kırılma bana ne olur, alıştım demiyorum kabullendim. Neden yoksun diye sormuyorum ve kızgın da değilim. Kabullendim, ama seni özlemekten hiç vazgeçmedim.
Ölüm ne garip bir şey, yoktan var etmeyi öğretti bize. Sana bunları yazarken yeniden düşündüm de, o gün, 18 Aralık 2002 akşamı anlayamadığım aradan geçen uzun yıllar boyunca da anlamayı başaramadığım şeyin kabullenmek olduğunu son zamanlarda kavrayabildim. Sanırım akıl kabul etmedikçe ölüm, ölüm olmuyor. Sen tek başına gitmedin aslında, giderken öyle çok şeyi alıp götürdün ki beraberinde. O yüzden hep eksik yaşıyoruz, o yüzden yoktan var etmeye çabalıyoruz ve o yüzden yılların nasıl geçip gittiğini anlayamıyoruz. Sakın bıktığımı düşünme, nasıl yaptığımı bilmiyorum ama, şimdilerde her doğan güne gözümü açtığımda mutlu oluyorum yaşadığıma. İçim ilk yıllardaki kadar çok yansa da acı kızlarımız büyüdükçe yerini mutluluğa bıraktı biliyor musun? Senin yokluğunla boşalan yaşamım, canımdan can kızlarımızın genç birer kadın olması ile anlamlandı. Şimdi yaşamımın her zamankinden çok daha fazla değeri olduğunu düşünüyorum, seninleyken de dünyanın en şanslı insanlarıydık birbirimizi anladığımız, çok sevdiğimiz için… Ben hala böyle düşünüyorum seninle yaşadıklarım için Tanrı’ya şükrediyorum.
İsterdim ki, seninle birlikte yaşlanalım, ben orta yaşlarıma geldim, ama senin nasıl yaşlandığını hiç göremeyeceğim. Özlüyorum seni, gün içinde bir anıyı hatırladığımda, yokluğun içimi acıttığında, kendiliğinden akıveriyor göz yaşlarım. Üzülme çok ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçıyor sık sık o kadar… Ve anımsamanın mutluluk göz yaşları aslında her bir damla. Sesin kulaklarımdan hiç gitmiyor bilsen, coşkuyla ‘’canım karım’’ deyişin, sitemle ‘’benimle ne çok kafa buluyorsun’’ diyerek somurtman, gözlerimin önünden hiç gitmiyor.
Daha görmeden sevdiğin, birlikte olma hayalleri kurduğun torunlarımızı ikimiz beraber kucaklayabilseydik, kızlarımızın başarıları ile gururlu sevinç göz yaşları dökebilseydik… Eğer bunlar için zamanım varsa hepsini senin için de yapacağım; ama paylaşamamak çok acı… Bunun için de sadece üzülüyorum elimden başka hiçbir şey gelmiyor. Bu adaletsizlikle canım çok yandı. Ama seni her düşündüğümde artık hep gülümsüyorum, neden mi? Sana mutsuzluk yakışmazdı Necip, sen ailemiz için iyimserliğin, mutluluğun, anı yaşamanın ve sevginin kaynağı oldun hep. Bugün yokluğunda mutlu olmayı ve devam etmeyi senin için başarmak zorundayız. Aslında hiç gitmedin, bize bıraktığın yaşam anlayışınla yanımızdasın. Ama sana dokunamamak, sarılamamak o dayanılmaz…
Seni seviyorum, çok ama çok özledim. Her şeyin sonunda, buluşmayı ve bir rüyadan uyanır gibi bir araya gelmeyi bekliyorum, ama beni gördüğünde bu yaşlı kadın benim karım olamaz diye aklından geçirmeyeceğine bana söz vermelisin. Yaşam yoldaşım, parlak yıldızım, insanım. Elini tekrar tutmak için geleceğim. Işıklar içinde huzurla, mutlulukla bekle beni…
İmza: Karın Şengül Hablemitoğlu