Başbakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıklarını birlikte yürüten tek adam olduğu günlerde tanıdım merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı.
24 Ocak 1980’de yayınlanan ekonomik programı hazırladı ve yokluklar, kuyruklar yaşayan kör Cent’e muhtaç Türkiye ekonomisini iflastan kurtardı.
Peşinden 12 Eylül askeri müdahalesi geldi ve Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı oldu.
Banker olayı patlayıp dönemin en ünlü bankesi Kastelli yurt dışına kaçınca Evren Paşa Özal’ın sağ kolu Maliye Bakanı Kaya Erdem’i görevden almak isteyince Özal’da bastı istifayı.
Semra Özal ile Side’deki yazlıklarına gitmek üzere olduklarını öğrenince evlerine gittim ki paketler çoktan toplanmıştı.
Semra Özal’sız kolay kolay önemli kararlar vermeyen Turgut Bey’in ne yapacağını sorduğumda Semra hanım, “ Yeni bir başlangıç neden olmasın? Bir kapı kapanır, bir kapı açılır” diye siyasete ilk adımın mesajını aldım.
Ve Anavatan Partisini kurdu. Türkiye haritasını bal peteği ve üstü bal arısı olan bir parti logosu aslında Özal’ın arı gibi çalışacağının da mesajıydı.
6 Kasım 1983 Milletvekili seçimi öncesi çalıştığım Günaydın Gazetesi’nin efsane patronu Haldun Simavi’nin talimatı geldi: “ Turgut Sunalp asker, Necdet Calp bürokrat ve bunlardan siyasetçi olmaz. Turgut Özal’ı destekleyeceğiz”
Temsilci Bekir Coşkun haber merkezinde, “ Orhan askerler Sunalp Paşayı Başbakan yaparlar ki sen de bu dönem Başbakanlık Muhabirleri yapacaksın ve MDP’yi izleyeceksin. Dursun Gündoğdu sen Turgut Özal’lı ANAP’ı, Şükrü Küçükşahin sen de Necdet Calp’ın halkçı partisini izleyeceksin” diye açıkladı görev dağılımını.
Özal nasıl desteklenir ki?
Elbette Turgut Sunalp’in aleyhine haber yaparak. Başa gelen çekilir dedim. Çünkü Evren paşa talimat veriyor, bir başçavuş gazeteyi telefonla arıyor ve “ kapandınız” diyor. Gazete yayınlanamıyor. Siz olsanız ne yaparsınız? Hem aleyhine haber yapacak hem de gazetenizin kapanmamasını sağlayacaksınız.
Çok zor görev değil mi?
Sunalp Paşa’nın ilk mitingi Trabzon’da. Meydan tıklım tıklım dolu. Ama dikkatimi çekti ki en ön sıralar hep takım elbiseli. Seçim otobüsü Horoz’un üstinden indim ki partinin logosu horoz idi, vatandaşın içine girdim.
Ön sıralar bürokratlar, arkaları lise, ortaokul hatta lise öğrencileri ile doldurulmuş. Ellerinde T cetvelleri, okul çantaları olan öğrencilerin fotoğraflarını çektim. Renkli filmi İstanbul’a gönderdim haberi yazdırdım telefon ile:
“Kenan Evren öğrenciler siyasete alet oldu diye darbe yaptı ama; SUNALP PAŞA ÖĞRENCİLERİ SİYASETE ALET ETTİ.
Ankara’ya gece döndük. Sabah erken İzmir mitingi için havaalanına gittim. Hemen yanına gittim beni görünce elindeki Günaydın Gazetesini rulo yaptı ve bana, “ al bu gazeteyi g.tüne sok” diye uzattı. Şok oldum ama gazetemi de aldım ve uzaklaştım.
İzmir’e Efes oteline girdik. Basından sorumlu genel Başkan yardımcısı gazeteci Ertan Karasu lobide yanıma gelerek,” Orhan Paşa seni çağırıyor özür dileyecek” dedi.
Odaya çıktık. Paşa ağzında Puro, bir elinde Viski bardağı, bir elinde miting konuşma metni var. Beni gördü, “Sen askerlik yapmadın mı?” diye sordu. Yaptım paşam dedim, “ o zaman kusura bakma sen bilirsin biz bazen argo konuşuruz” dedi. Rica ederim paşam barıştık balkondan miting alanı ile senin fotoğrafını çekeyim o zaman dedim.
Boş Miting alanı ki tabii daha saatler var mitingin başlamasına fotoğraflarını çektim.
Ertesi gün Günaydın’da, “ Boş miting alanına bakıp hüzünlenince viski ve puro içti” diye çıktı haberim.
Otobüse bindik Balıkesir’e Horoz otobüsü ile gidiyoruz ki “Paşa çağırıyor” seni dediler. Fotoğraf makinemi arkadaşıma verdim bana vuruşa çekersin dedim.
Otobüsün en öne sağ koltuğunda koridor tarafında eşi yanında oturuyordu. Ben de şoför arkası koridor koltuğuna oturdum. Paşa elinin işaret parmağı ile yüzünü gösterip, “ Ablak suratlı olduğuma bakma bayağı akıllıyım ben. Sen bana muhalefet yapıyorsun” dedi. Ve bu haber de Günaydın’da yayınlandı ki seçim boyunca Günaydın’ı kapattırmadan 6 Kasım’a kadar adım adım aleyhine ama doğru haberler ile izledim.
6 Kasım oy kullanma bitti. Sandıklar açıldı ve ANAP tek başına iktidar Halkçı Parti 2. MDP ise 3. Parti oldu.
Mehmet Öztoprak’a, “gel MDP’ye beraber gidelim dedim saat 03.00’e doğru. Gittik Paşa odasında yalnız herkes gitmiş. Odasına girip,” Paşam kusura bakma” demek için kapıyı tıklattım ve en sevimli halimle, “ Paşammm” dedim ama beni görünce şeytan görmüş gibi oldu ve, “ O Çocuğu bana seçimi sen kaybettirdin” diye üzerimize yürüyünce, “Kaç Mehmet” dedim… 4 kat merdivenlerinden uçarak indik gazeteye döndük.
Sekreter Hülya, “ abi Turgut Özal seni aradı” dedi. Aradım merhum Adnan Kahveci, “ buraya gel gazeteciler kapıda yan bahçeden atla seni arka kapıdan alırım” dedi.
Hemen gittim eve girdim ana baba günü. Yanında Semra Özal oturuyordu tebrik ettim Turgut Bey, “bana seçimi sen kazandırdın. Sunalp Paşa en büyük rakibim di ama yaptığın haberler seçmeni çok etkiledi. Şimdi Haldun Simavi’yi ara ona da teşekkür edeyim” dedi. Haldun beyi buldum Özal ona, “ Bu senin muhabir Orhan Sunalp Paşa’yı madara etti. Günaydın da bana çok destek verdi. Seçimi kazanmam da çok etkili oldunuz teşekkür ederim” dedi.
Ve Özal Türk siyasetine adım attı. Hemen peşinden gelen yerel seçimlerde de bu kez Özal’ı Türkiye’de izlemeye başladım. Gördüm ki çok mütevazi bir kişiliği var. Hiç kimseyi kırmıyor, 15-20 kişi köylerine çağırıyor. Petek otobüsü rota değiştiriyor, köy kahvesinde sandalyeye çıkıp konuşma yapıyor.
Herkesi kucaklayıp öpüyor. Kadın çoluk çocuk hiç ayrım yapmıyor. Acıkıyor otobüsü durduruyor, simitçiden simit alıyor, ekmeği sulu yemeğin suyuna batırıyor. Herkesi dinliyor, verdikleri yazılı notları topluyor. Ben de başlığı attım: “Tonton Özal”
İthalat, İhracat rejimini yıktı yeniledi, Türk parası Kotuma Kanununu kaldırdı, Döviz alım satımını serbest bırakıp Türk parasını konvertibl yaptı, elektronik, bilgisayar, yabancı sigara, yabancı araç ithalini serbest bıraktı, F-16 uçak fabrikasını kurdurdu, Havaalanlarını büyüttü ve daha neler neler.
Bekir Coşkun bir röportaj yaptı, fotoğrafları çektim ve değişik bir fotoğraf çekmek istiyorum dedim. “Peki, ver makineni Bekir’e, gel bakalım sen babayiğitsin kol güreşi yapalım” dedi. 34 yaşındayım, 18 sene basketbol sonrası Komando eğitimi aldığımdan tamam diye oturdum masa kenarına.
Bekir abi birkaç fotoğraf çekmeye kalmadı, pat diye yendi beni. Meğer kolunu büken yokmuş. Tabii bu da haber oldu Günaydın’da ve arkadaşlarım, “ bilerek yenildin yağcı” diye eleştirince, “yahu Başkanaı’ı yenmek haber, yenilmek değil ki. Ah bir yenseydim Haldun bey yarım sayfa fotoğrafımı koyardı valla “ diye yanıt verdim.
Tonton merhum Turgut Özal sonraki yıllarda “hanedan” diye aleyhine de haber yaptığım günlerde bir gün olsun küsmedi, darılmadı, yasaklamadı beni.
Hoşgörü abidesi idi ve milyon tirajlı GIRGIR mizah dergisinde aleyhine çizilen karikatürleri de benden ister, evine, başbakanlığa asardı orjinallerini. Mekanın Cennet ruhun şad olsun. Seni çok özlüyoruz