İnadına yaşam koşullarımızı eksiltmeden, inadına teröre karşı çıkarak, inadına birlik ve beraberlik içinde bu zor günlerden elbette çıkacağız. Yaşadığımız terör olaylarından sonra herkesin sorduğu soru da maalesef şudur, “Yarına sağ çıkar mıyız?”
Bu yazımı asla panik ve korku yaratmak için yazmıyorum. “Savaşa gitmeseydi, yola çıkmasaydı, şöyle veya böyle yapmasaydı ölmezdi” demek Kur’an ile İslam bağdaşmaz.
Elbette her nefis ölümü tadacaktır. Ancak devlet, milletin can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır.
5 ayda 3 kez Ankara’nın merkezinde patlama olur ve 175 kişi hayatını kaybederse insanlar haklı olarak sorarlar, “Yarına sağ çıkar mıyız?” diye.
Bakın 1 Mart’ta Ankara’da binlerce polis “uygulama” yapıyor. 13 Mart’a kadar başka bir denetim yok.
13 Mart’ta terör canlarımızı koparıyor bizden, 14’ü ve sonrasında çok sıkı denetimler başlıyor.
Polisler şehir içinde ve girişlerinde şüpheli araçları durduruyorlar, kontrol ediyorlar. Çok geç değil mi?
Ama yapılsın ve devam etsin hatta çok daha sıkı denetimler yapılsın.
Hava Kuvvetleri Kızılay patlaması sonrası Kandil’e bomba yağdırdı Çok geç değil mi?
Ama yapılsın ve devam edilsin.
Amerikalıları uyarıyor büyükelçilikleri çünkü Türk Güvenlik makamlarından terör tehdidi olduğunu öğrenmişler.
Kızılay’daki bu patlamadan sonra herkes birbirini uyarıyor, “aman alışveriş merkezlerine gitmeyin, metro kullanmayın” diye.
Esnaf siftah yapmadan dükkan kapatmaya başladı, alışveriş azaldı.
Peki, halkın bu panik halini durdurmak, güvenli bir yaşam sunmak kimin görevi?
Elbette Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Hükümetin görevidir. O halde hızla halkın bu panik halini ortadan kaldıracak tedbirleri almaları lazım.
Bırakın Ankara’yı hiçbir ilimizde bu patlamalara tahammülümüz artık kalmadı.