Ankara’nın Bab-ı Ali’si Rüzgârlı Sokak’ın 40 yıllık emektar gazetecisi Faik Baba’nın oğluyum. 46 yıldır babamın mesleğini sürdürürken 2 oğlum da Gazeteci oldular. Yani ailemiz 3 nesildir Gazeteci. Şimdi size medya patronluğundaki değişimi açık seçik anlatacağım.
Ankara’nın Bab-ı Ali’si Rüzgârlı Sokak’ın 40 yıllık emektar gazetecisi Faik Baba’nın oğluyum. 46 yıldır babamın mesleğini sürdürürken 2 oğlum da Gazeteci oldular. Yani ailemiz 3 nesildir Gazeteci. Şimdi size medya patronluğundaki değişimi açık seçik anlatacağım.
27 Mayıs 1960 öncesi Demokrat Parti (DP) iktidarının Zafer, Adalet gibi yandaş medyası, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yandaş olması bir yana Genel Başkan’ı İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker’in sahibi olduğu Ulus Gazetesi, AKİS dergisi vardı.
Hükümetteki DP devletin resmi ilanlarını yandaş gazetelere vererek, “ besleme basın” oluşturuyor, hükümet aleyhine haber yapan, köşe yazan gazetecileri de mahkûm ettiriyordu.
Faik Baba’da 1958-1959 yıllarında Akis dergisindeki yazısı nedeniyle 16 ay “fikir suçlusu” olarak mahkûm edildi ve Ulucanlar cezaevinde yattı.
1960 müdahalesi sonrası 2 Ocak 1961 tarihli, 195 Sayılı Kanun ile
Basın İlan Kurumu kuruldu ve devlet ilanları tiraja göre medyaya eşit dağıtılmaya başlanıldı.
İşte o günlerden başlayarak medya daha özgür olmaya başladı. Haldun Simavi, Erol Simavi, Ercüment Karacan, Nadir Nadi, Dinç Bilgin, Kemal Ilıcak gibi patronlar sadece medya kuruluşu sahipleri idi.
12 Eylül sonrası siyaset yasağı kalkınca dönemin Başbakan’ı Turgut Özal, “ serbest Pazar ekonomisi” ile o güne kadar medyaya sağlanan devlet desteği sübvansiyonları tamamen kaldırdı gerekçesi ise medyanın da ticari bir faaliyet olduğu idi.
Hatta Özal’ın, “ sadece 2,5 Gazete ayakta kalır “ sözü de medya için büyük önem taşıyordu.
Haldun Simavi’nin bir milyon tirajlı Günaydın ve bir milyon 200 bin tirajlı TAN Gazetesi Tonton Özal sloganı ile 1983 seçiminden itibaren Turgut Özal’ı desteklemişti. Ancak “Muzur yasa” ANAP tarafından çıkarılınca bu iki gazetenin tirajları düştü. Bu önemli reklam kaybına neden oldu ki medyadan başka işi olmayan Haldun Simavi bu kızgınlıkla 1988 yılında Günaydın’ı İş adamı Asil Nadir’e sattı.
Ve yüksek tirajlı ulusal medyada “Gazeteci kökenli patron” efsanesi sona ermeye başlarken, “Tüccar medya patronu” dönemi başladı.
1990’da Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star1 Magic Box Cem Uzan tarafından kuruldu. Uzan gurubunun Bankaları ve dev inşaat şirketleri vardı.
İktisat Bankası sahibi Erol Aksoy 1991 yılında Show TV’yi kurdu.
Yeni Asır ve Sabah Gazetesi sahibi Dinç Bilgin 1993 yılında ATV’yi kurdu. Bilgin daha sonra Bankacılık işine de girdi. Ancak bankayı da medyayı da kaybetti.
Aydın Doğan 1979 yılında Milliyet Gazetesini Ercüment Karacan’dan satın aldı. 1994 yılında da Hürriyet’i alan Aydın Doğan’ın birçok ticari şirketi vardı.
1980-2000 yıllarında az önce adlarını yazdığım Gazeteci kökenli medya patronları sektörden çıkarak yerlerini tüccar medya patronlarına bıraktılar.
1990’lı yıllarda başlayan özel radyo ve televizyonlar ile yazılı medya patronları ticari şirketleri nedeniyle Hükümetlerin baskısı altına girdiler.
Muhalefet yaptıkları dönemlerde şirketlerine vergi, SSK gibi teftişler gönderildi ve üzerlerinde büyük baskılar kuruldu.
2002 yılında Star TV kurucusu Cem Uzan Genç Parti’yi kurarak siyaset girdi ve 6 Kasım seçiminde % 7,4 oranında oy alarak büyük bir siyasi başarıya imza attı. Ancak AK Parti Hükümeti tarafından tüm Uzan gurubu şirketlerine el konuldu. ( Yarın bu konudaki detayları yazacağım)
TMSF yasası ile el konulan Medya/Banka/Şirket sahibi diğer kuruluşların medyalarının bir kısmı Fethullah Gülen’e, bir kısmı da Hükümete çok yakın iş adamları tarafından satın alındı.
2002 sonrası medya 1960 öncesi günlere döndü. Ancak Tüccar Medya Patronları dönemi artarak bugüne kadar sürdü ve daha da kötüsü Cemaat medyası da yandaş hükümet medyası ile karşıt medya arasına girdi.